sabahın erken saatlerinden başlayarak, mütemadiyen akşam üzerine kadar sürmesi düşünülen 'av macerası' günümüz av geleneklerinden alakasız olmakla birlikte adeta ortaçağ av klasiğini andırırcasına söylemlerle, sanki haftalarca sürecekmiş gibi abartılar ve bir tek merasimi eksik olarak başlamıştı.
kişi başı ortalama birer araçla, araçlar otomobil değil de sanki atlarını hazırlamış yaklaşık 10 kişilik bir 'avcı süvarisi'ymiş gibi yola koyuldu.
hemen herkes kendi köpeğini de getirmiş olması ve avın çok başarılı geçmesini bekleyerek, 'avlama'yı sanki köpekleri yapacakmışcasına köpeklerini ve maharetlerini övüyorlardı.
insanelinin uzanabildiği mesafede yaptığı yollardan sonra tanrıların unuttuğu dağların yamaçlarına gelindiğinde, atlar, uygun yerlere park edildi.
sanki pelerinmişcesine gibi tarz yaratan yelek ceplerine konan mermi fişekleri değil, özenle budanmış dallardan yapılma oklardı aslında.
kimi yay kullanmayı sevmiyor, teknolojinin nimetlerinden faydalanmış, yeni keşfedilen barutlu tüfeğini temizliyor da olabilirdi.
onun yerini alan modern tüfeğimizin ismi de basitçe 'otomatik tüfekti'.
işte böylesine başladı gün aydınlanmaya...
köpeklerin her biri, birbiri ardı koşarken, birbirlerine yaptıkları kurla birlikte, ayaklarımıza dolanmaları, havlamaları, ortamı daha da orta çağ havasına sokmaya yetiyordu..
bununla birlikte sanki günler boyunca avlamayı düşündüğümüz hayvan cinsinin çıtası da keklik - tavşandan daha da yükselerek, geyik - yaban domuzu - fil falan olacak gibi bir hava hakimdi.
sanki birazdan hava kararacak sonra biz kamp yapacağız, kurtların baskın olasılığına karşı için sırayla nöbet tutacağız diye hayal kurarken;
hemen her tepede karşımıza çıkan bir telekomünikasyon kulesi, halen daha 2000'li yıllarda olduğumuzu hatırlatmaya gıcık bir sebep olmakla birlikte, 'medeniyet'in uzandığı yerleri de gösteriyor, ardından da;
'- televizyon reklamlarında doğru söylüyorlarmış lan.' geyiğiyle, avlama hayalini kurduğumuz geyiği mecazi manada avlamış kılıyordu.
hafif eğimli kayaların üstünden yapılan tırmanışlar, patika yollar, bir insan boyu çalılıklarından arasından kan ve can kaybı yaşamadan geçmeye çalışmakla, sanki ejderhanın altınlarını sakladığı inine girmeye çalışıyorduk..
tüm bu atraksiyon yetmezmişcesine, köpeklerden birinin sahibini kaybetmesi ve bir kaç saat ondan haber alınamaması, aşılan yolu geri dönmek zorundalığı, 'güçlü koku duyusuna sahip köpeğin kaybolması' ironisiyle 'av' zahmetine eklenmiş oldu.
günün toplam hasadı ise hayal edilenden ziyade gerçekten bekleneneni dahi vermemiş, 9 kişilik atlı avcı süvarisinin av macerasını su yüzüne çıkarmaya yetmişti.
1 tavşan, 3 keklik.
avlanamayanlar hiç istifini bozmadan doğa ana ile geçirdikleri unutulmaz deneyimin tadını, zevk almaya çalışılan tecavüz hissi vererek dönüş yoluna koyuldu.
aslında hasat boldu.
1 aslan, 3 geyik avlanmışcasına hareket etmeye devam edildi.
ertesi güne buluşma planlarıyla 'hoşça kal'ınırken, bir ertesi güne anca kendine gelen topluluğun ancak bir kaç kimsesi;
dışarıdan bakınca kendilerine ait bir özel lobi hissi verilen ama gerçekte ise okey masalarıyla donatılmış, senede bir kaç defa yapılan avlanmanın konuşulduğu kahvehane benzeri yerde buluşulmasıyla devam edilince fark ettim ki, geride bırakılan çağ ortaçağ olmakla birlikte, ortaçağdan kalma çağ kırıntılarının da beraberinde geldiğini..
+ benim köpeğim, hala keklikle tavşanı karıştırıyor.
- o da bir şey mi? tüfeği köpeğe veriyorum, onun yerine öne ben geçiyorum, onun yapamadığını ben yapıyorum.
öğreniyor işte yavaş yavaş.
+ mehmet hoca köpekle konuştuğundan beri köpeğim beni tanımamaya başladı.
- ne söyledin le köpee?
+ köpeğe bisküvi verdikten sonra bozuldu.
- ne o? kremalı bisküvi miydi? kremalı ver kremalı.
+ benim köpeğim ucuz kremalı bisküvileri yemiyor, hele promosyon yanında verilenleri koklamıyor bile.
- yaşar hocam senin köpek, ingiliz köpeği derken, kraliçeye mi vermiş?
+ valla ismail abi, senin köpek arabanın içinde taşaklarını sürte sürte bir hal oldu, sakın bize kaldırıyo olmasın bu?
- sen onu inince görmedin mi? Arabadan indikten sonra gitti çalılığa, çalı-çırpı-yabani ot ne varsa sürtündü, biraz yuvarlandı, derken dalandı taşakları.
+ orda en az 25 keklik vardı...
- ya ya ya tüfek tutukluk yaptı mı dicen şimdi yine?
+ abi kekliklere giren saçmalar (mermi) adama bir şey yapar mı?
- keklik kaçmış, adamın amına koyayım.
erken emekli grkn olarak ben,
emekli timinin arasında,
akran konuşmalarına ayak uydurmaya çalışarak,
'avdaş'larımın sohbetlerine katılıyor,
deneyimli/deneyimsiz 'avcı' olmanın hazzını yaşarken,
av sohbetlerinde, 'avlarından' bahsederek,,
..
pelerin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pelerin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)